konuşma
Sanctuary :: :: :: üçüncü katboş sınıf
1 sayfadaki 1 sayfası
Geri: konuşma
Kullanılmayan dersliğin kapısı açıldığında, bir iç çekiş yükseldi içeriden. Bu, sınıfın ortasındaki kişiye aitti. İnce bir yaradılışa sahip oğlan, dirseğini sıraya yaslayıp suratını sol avcunun içine almış, diğer eliyle de önündeki Fransızca kitabın sayfalarını çevirmekle meşgul olmuştu şimdiye kadar. Biraz daha tasvirleyecek olursak eğer, pencereden içeriye dolan rüzgar sebebiyle dağılan ve alnına, asit yeşili gözlerinin önüne, bazısı ise biçimli burnunun üzerine düşen platin rengi saçlarından; hafif çıkık çenesinden ya da yeterince oturmamış elmacık kemiklerinden bahsedebiliriz. Üzerinde bembeyaz, kolları kıvırılmış bir gömlek ve okulun süveteriyle siyah bir pantalon vardı. Dar omuzlarının çevrelediği boynunda, gömleğinin keskin yakasının aşındırması sonucu oluşan bir kızarıklık ve onun da üzerinde, yani yüzünün hatlarında da baharatlı bir koku yerini alıyordu. Ancak onu daha önce görmüşseniz eğer, rengini kaybetmiş dudaklarından, hafif çökmüş yanaklarından ya da gözlerinin altındaki morluklardan ne kadar çok şey kaybettiğini de fark ederdiniz. Jaska Ilmarinen, nedenini bile bilmediği bir şekilde, yorgundu. Bir erkek ve çocuk arasında sıkışıp kalmış ruhu henüz bir diğer ideaya adapte olamamışken olmadığı biri gibi davranmaktı onu en çok yoran belki de. Belki de şimdiden tüm Hogwarts'a yayılan -ve özellikle kadınlar arasındaki- şanıydı onun başına yeni problemler getiren? Düşünceleri bile onu rahatsız ediyor olabilirdi esasında, malum, zihni her zaman için kalabalıktı onun. Ailesini, konumunu ya da arzularını çoktan kontrol altına almış olmalıydı zaten, onların herhangi bir problem teşkil ettiğini zannetmiyorum. Ancak böylesine güçlü birini zayıflatan şey gerçekten de büyük bir merak konusuydu. Sanki biri, ördüğü o kalede bir açıklık bulmuş da bir yangın başlatmıştı. Hoş bir görüntü değildi, hayır. Herkesin şimdiye kadar tanıdığı ve gördüğü o adamdan pek az eser kalmıştı. Ama hala güzeldi. Etkileyiciydi. Her zaman için de öyle olacaktı. Tek farkı ise eskiden, hayatın üzerinde bir yağ misali akıp gidebilmesi ve şimdi ise zihninin takıldığı noktalar nedeniyle amansızca aynı yerlerde gezinmesiydi. Bunu düzelteceğini kendisi de biliyordu, ya eskisine döneceğini ya da geliştireceğini. Her zaman böyle olmuştu zaten. Şu an olduğu kişi olmasını sağlayan şeyler arasında öz benliğiyle ısrarcılığı her zaman büyük bir yer etmişti. Gerçi yakında onun da pek bir önemi kalmayacağının farkındaydı. İnsan seli eninde sonunda onu da yutup gidecekti. Jaska, şu an için sadece kendi zihninin yıkık duvarları arasında kalmaya çabalıyordu. Bunun ne kadar süreceğini ya da ne kadar başarıya ulaşacağını zaman gösterecekti. Zaman, zaten onun uzun süreli sevgililerinden bir tanesiydi. Bakışları, kitaptan ayrılıp da kapının önünde dikilen bir diğer kişiye çevirildiğinde ise aklına gelen ilk düşünce 'geciktin' olmuştu. Rus, sahiden de gecikmişti. Bu bir ilkti. Nedenini umursamadığı gibi sormaya da tenezzül etmedi. Onun takındığı bu tavır, pek çoğu için sinir bozucu olsa dahi kendi sağlığı için çok daha iyiydi. Sonuçta o da biliyordu ki sorduğu anda dinlemeye başlayacaktı, oradan da sonucu düzeltmek isteyecekti. Kendisi de umursanmak isteyecek ve bu arzusu yerine getirilmezse sinirlenecek ve karşısındakini suçlayacaktı. En kolay yol her zaman için sonunda kendi, kendisini acıtmamak olacaktı. Jaska'dan beklenene göre çok daha basit bit mantık olmasına karşın, Çağlar da aylardır onunla yazmamıştı canım, olsundu o kadar. Finli, başıyla selam verip ekledi. "Priviet, Evgeny!" "Privet, Jaska." "Ah, haklısın. Rusça'nın telaffuzunda hiçbir zaman iyi olamadım." "Sen direkt olarak Rusça'da başarılı olamadın zaten." Jaska'nın dudaklarında bir tebessüm gezindi, beyaz dişlerini hafifçe ortaya çıkarttı. Evgeny ile çok yakın değildi oysa, belki konuşabileceği biri olarak görüyordu o ayrı. Jaska için o bile büyük bir başarı sayılabilirdi gerçi. Birkaç yıl önce, Hogwarts'a, istediği bir tılsımın tedarikçisi olarak görevini yapan oğlanın karşılığında hiçbir şey istememesiyle bir tanışıklıkları oluşmuştu. Başta birbirlerinden hiç hoşlanmadıkları ve en ufak bir temastan daha kaçınacak raddeye geldikleri doğru olsa da, zamanla birbirlerini kabul etmeyi öğrenmişlerdi. Evgeny, Jaska'ya oranla çok daha çocuksuydu, özgür değildi, dünyanın ona sunacaklarını elinin tersiyle reddediyor ve herkesle fazlasıyla konuşuyordu. Uzaktan bakılsa yakın zihin yapıları olduğunu söylenebilirdi ancak o bile yanlış olurdu. Evgeny, Jaska'nın olduğu yere büyük bir hayranlık besliyor ve bir gün oraya ulaşmak adına çabalıyordu. Oysa Finli oğlan, hiçkimsenin sahip olamayacağı niteliklere sahipti. Görüşü oldukça genişti örneğin, yargılama, arkadaşlık gibi duygulara sahip değildi ve içinden geldiği gibi davranıyordu. Diyebilirdiniz ki Jaska, insanları keşfetmeyi ve yaşamayı bir hobi haline getirmişti. Bunun iyi ve kötü yönleri vardı elbette, hiçbir zaman düzgün bir ilişki oturtamaması ya da fazla ön yargılı olması gibi. Ama henüz kendi yaşındaki biri için, önceden hissettikleri onu gereğinden de olgun bir erkek yapmış ve gözlerine o parıltıyı eklemişti. Evgeny, yavaş adımlarla -saygı ve korkunun bir eseri olarak- içeriye girip, cübbesinin uçuşmasını sağlayan rüzgarı engellemek adına pencereyi kapatmaya yöneldi ilk iş olarak. Soğuk değildi ikisi için de, hayır, o sadece rüzgarı sevmezdi. Hareketlerini inceledi Jaska, önündeki kitabı kapattı ve hafifçe öne doğru eğildi. "Getirdin mi? Sana bunun ne kadar önemli olduğunu ve ne kadar ödeyeceğimi hatırlatmama gerek yok, değil mi? Umuyorum ki ailene benzememek adına verdiğin yemini henüz bozmamışsındır." Ses tonu iğneleyici falan değildi sanılabileceğinin aksine. Son derece ciddi bir ses tonuyla, ailesinden hoşlanmadığını yüzüne çarpıtmıştı. Buna alınmayacağını biliyordu, ikisi de aynı kaderi paylaşıyorlardı sadece. Belki Jaska sesini daha çok duyurabilen, anarşist bir yapıya sahipti ki Evgeny yanında feminen kalıyordu ancak o kadar. Hoş, fiziksel olarak kendisinden çok daha dikkat çeken, iri birini nasıl olur da öyle bir pozisyona sokabildiğini de anlamış değildi ya. Gerçekten de etrafındakileri bu kadar da ayakları altına alan bir auraya sahip miydi? Olmak istemiyordu. Sadece bir anlığına insanların onu adıyla değil de varlığıyla tanımaları o kadar tatlı bir düşünce gibi geliyordu ki şimdi kulağa. Kendi ününü kendisi yaymamıştı zaten, zamanla oluşmuş ve herkesin diline dolanmıştı adı. Özellikle geçen yılın başlarında, bazılarının peşine takıldığını ya da boş yere dedikodular çıkarttığını dahi fark etmişti. Onda bu kadar ilgi çekici olan şey neydi esasında? Karşısındaki oğlan, hiçbir yanıt vermeden cübbesinin cebinden sarılı bir paket çıkartıp da önüne dikkatlice koyduğunda suratını bir memnuyet kapladı. Uzun, kemikli parmaklarıyla sargıyı aceleyle açıp içinden çıkan kutuyu inceledi bir süreliğine. Siyah, metal, genişçeydi fakat sadece beş santim kalınlığındaydı ve üzerine yaldızlarla, büyük harflerle birkaç kelime işlenmişti. 'Ilmarinen'lerin Varisine' Jaska'nın parmakları bir süre için o kelimelerde gezindi, ardından kutunun basit kiline gidip açtığında ise içinden çeşitli malzemelerle dolu ufak cam şişeler çıktı. Peri tozu, ejderha yumurtası kabuğu gibi... Fazlasıyla az miktarda olmalarına karşın tatmin ediciydi en azından, özellikle de Evgeny'nin bunları kendisinin topladığı göz önüne alınırsa. Saf materiyallerdi ve mükemmel durumdalardı. "İşini iyi yaptığını söylemem gerekiyor." Karşısında duran oğlanın çok bilmiş ifadesi gözünden kaçmadığı gibi çok geçmeden geriye bir şey isteyeceğini de biliyordu. Bunun para olmadığını söylemişti önceden, sadece fazlasıyla büyük bir iyilik. Jaska başta her ne kadar onun neyi kast ettiğini anlamamış olsa dahi Evgeny'nin Nevané ile nişanı çok geçmeden aileler arasında yayılmaya başlamıştı. Kadınlığını yeni elde etmiş bir kızın erkeği olmak istememesi miydi sorun? O konu hakkında olsa bile nasıl bir yardım isteyebilirdi ki, bir varisten? "Peki ne istiyorsun?" "Sorunumu biliyorsun. Senin gibi değilim ancak, bunu yapamam. Her ne kadar zayıf ya da güçlü olursam olayım, onunla evlenemeyeceğimi bilmen gerekiyor. Dişiler hakkında aynı görüşe sahipken nasıl olur da bir tanesini kullanmamı beklersin? Sırf soyumun devamlılığı için üstelik? Tanrı aşkına, o daha on üç yaşında, ben ise yirmime gireceğim. Bu kesinlikle iğrenç. Hayır, onun gitmesi gerekiyor. Eğer parayı kabul etmez ise ölmesi. Bunu bana yaptırtma." "Senin için elimi kirletmeyeceğim, Evgeny, bunu şimdiye kadar bilmen gerekirdi." "Jaska, sana sormuyorum. Sana emrediyorum." |
Jaska Ilmarinen- Vazife : VII. Sınıf
Mesaj Sayısı : 16
Sanctuary :: :: :: üçüncü katboş sınıf
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz