Sanctuary
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Atziluth, Bölüm 3;Karo Papazı Kaderi

Aşağa gitmek

 Atziluth, Bölüm 3;Karo Papazı Kaderi Empty Atziluth, Bölüm 3;Karo Papazı Kaderi

Mesaj tarafından Wenzel Paz Eyl. 21, 2014 4:57 pm







Nottinghamshire – Edwinstowe – Sherwood Ormanı
Şafak vakti


Güneş dünyevi sancıları ile doğudan, dağların ardından bütün sıcaklığı ile, gecenin ayazı ile yanan toprakları selamlıyordu. Semadan geceden kalma bir uçuk lacivertliğin arasından mavi gökyüzünün üstündeki gecenin izlerini siliyordu usulca. Uyuyan orman ise şimdiden kuşların şafak türküleri ile uyanıyordu. Ağaçlara tünemiş kuşlar gündüzün geldiğini tüm ormana yayılan türkülerini azat ediyorlardı onlara bahşedilmiş ses telleri arasından. Sadece birkaç dakika sonra hepsi Tanrının küçük bedenlerine yerleştirdiği içgüdüleri ile yemek aramaya, yuva için birkaç çalı çırpı toplamaya gitmeye hazırlanıyorlardı. İnsan bedeninin içine dolan rehavet tesirinin sebebi onların güneşe karşı söyledikleri şafak türküsünden başkası değildi elbette. Toprak, güneşin dünyevi ışınları arasında, üstüne çöreklenen ayazı yırtıp çıkartırken, çiğ tanelerini kendi bünyesine hapsediyordu. Çiçekler kuşların şafak türküsü eşliğinde çehrelerini doğuya hasret ve sevinçle çevirmeye başlamıştı bile. Gün ışığı uyanan ormanın kadim koruyucuları ağaçların yeni filizlenmeye ve yeşermeye başlamış dal ve yaprakları arasında gezinmeye başlamıştı. Ve güneş çoktan dağların ardındaki konumundan kurtulup göğe yükselmişti bile.

Edwinstowe yakınlarındaki dev meşe ağacının üstünde şafak türküsü söyleyen kuşların seslerine bir tepki verircesine uyandı yaşlı adam. Kafasındaki saçlarının çoğu dökülmüş sadece kulak hizasından devam edip ensesine doğru çizilen bir çizgide beyaz kısa saçları vardı. Çehresi yılların ona yaşattığı anıların kırışıkları ile dolmuştu. Mavi gözleri ise tıpkı ilk gözlerini açtığı zaman ki gibi canlı ve gençti. Sol gözünü tam açamadığı gibi sol kaşı ve şakağı üstünde katılaşmış bir şeyin ta beyninde acıyı hissetmesine sebebiyet veriyordu. Derin olmayacak bir şekilde içeriye çökmüş derisi pıhtılaşmış kanla beraber şişmişti. Başını doğrultmayı başarabildiğinde, meşe ağacının yapakları arasında gezen gün ışığı onun çehresini ılık bir şekilde selamlamıştı. Ardından yaşlı beden sol şakağı üzerindeki acıya sebebiyet veren yeri eli ile bulmak istediğinde bunu yapamamıştı. Oturur vaziyetteydi ve elleri önüne konulmuş olan masanın üzerine sabitlenmişti dirseklerine kadar. Birden zihninde buraya nasıl geldiği sorusu yankılandığında, yanında açılmış çukura ilişti gözleri. Sonra etrafa endişeli bakışlarla bakarken, büyük meşe ağacının on metre çapındaki büyük gövdeye yaslanmış bir bedeni fark etti. Elleri göğsünde kavuşturmuş ve tek ayağını da ağacın koca gövdesine dayamıştı. Hala buğulu bir görüntü ile etrafı seyreden gözleri arasından adamın bir maske taktığını görmüştü. Ayak bileğine kadar inen siyah bir pardesü giyiyordu. Yaşlı adam zorla seçtiği heceleri birleştirip dudaklarından azat etti sözcükleri bir fısıltı misali. “Kimsin sen?” Maskeli bedenin güldüğünü belli eden br ses işittiğini sandı. Ama hala başını ona çevirmiş ve sorduğu sorunun cevabını bekliyor gibiydi. Maskeli beden durduğu konumdan ayrıldığında, uzun boylu olduğunu gördü. Yavaş yavaş yaşlı bedenin bağlı olduğu tarafa geldiğinde maskesi ardındaki dudaklarından azat etti kelimeleri Wenzel.  “Aslında benim kim olduğumu çok iyi biliyorsun El Paso Kasabı Avcı Pharell.” Yaşlı beden gereksiz bir yutkunmayı sonlandırdığında, yıllardır kullanmadığı kimliğini bilen maskeli bedene şaşkın gözlerle baktı. Zihninde kendisini nereden bildiği sorusu yankılanırken, eski anılarıda canlanmaya başlamıştı çoktan.  “Sen… sen beni nereden tanıyorsun? Ayrıca beni buraya neden getirdin?” Wenzel, bir kahkaha attıktan sonra masanın etrafında arşınlamaya başlamıştı.  “Bu kadar çok soru sorduğunu hatırlamıyorum eski dostum. Beni tanıyamamış olmanı yaşlılığına veriyorum. Zira benden bile yaşlısın. Ne demek mi istiyorum?” Son cümledeki öfke maskeli bedenin sesini çatallaştırmıştı. Masanın tam önünde durup yaşlı adamın yakasından yakalamıştı tek elle. Yaşlı beden oturduğu sandalyede biraz yükseldikten sonra, tam Wenzel’in çehresini örten maskesinin hizasına getirmişti. Korku, tedirginlik ve acı vardı yaşlı adamın mavi bakışlarında.  “Hartlieb soyunu hatırladın mı? Katlettiğin o aileyi. El Paso’da sana dahil hiç kimseye bir şey yapmamış olan o aileyi! Tek suçları atalarından kalma olan bir mirası taşımaları, kullanmaları değil!” Yaşlı adamın yakasını sertçe bıraktığında, yaşlı bedenin kolları üzerinde bir acı peydahlanmıştı. Ama tüm dikkati o acıyan kollarında değildi. Maskeli bedenin sarf ettiği sözcüklerdeydi. Onun böyle bir şeyi bilmesi için ya kendisi gibi bir avcı olması ve emekli olduğu gruba mensup olması gerekiyordu ya da o avladığı cadı ve büyücülerle bir bağı olması. Son düşünce gözlerinin faltaşı gibi açılmasına sebebiyet vermişti.
“Kim..Kimsin sen?”
“Madem kim olduğumda bu kadar ısrarcısın El Paso Kasabı, o zaman söyleyeyim. Senelerdir arayıpta bulamadığın son Hartlieb ferdi. Wenzel Hartlieb.”

Yaşlı adamın gözleri şaşkınlık ve korkunun resmini çiziyordu şimdi adeta. Hayatı boyunca aradığı ama sonra pes edip peşini bıraktığı kişi tam olarak karşısındaydı. Ama bir şeyler tersti. Aileyi avladığı yıllarda yirmili yaşlarındaydı ve o dönem Wenzel’in onlu yaşlarına bastığı döneme takabül ediyordu. Ama onun kendisi gibi yaşlanması yerine genç bir beden olarak karşısında durmasına bir anlam verememişti. “Ama sen…sen en az benim kadar yaşlı olman gerekiyor! Nasıl olur da…” Sözcükleri uzakta kaybolan bir fısıltı misali havada asılı kaldığında zihninde tek bir şey canlanmıştı. Buda onun bir kez daha yutkunmasına sebebiyet vermişti. “Yaşlanınca hafıza kaybı yaşadığını düşünmüştüm Pharell. Ama bakıyorum ki kendi sorunun cevabını çoktan kendin verdin bile. Evet bunca senedir yok ettiğinizi düşündüğünüz öğretiler, belgeler, parşömenler hepsi sadece sizi kandırmak içinmiş. O belgeler benimle birlikte saklandı ve ben ailem gibi onları kaçırmak yerine kullandım!” Yaşlı adamın gözlerindeki korkuyu izledikçe bedeninde damarlarına zerk edilen kanın zevkle aktığını hissedebiliyordu Wenzel. Bunca zamandır intikam yemini ile kamçılanan tene kafesli ruhu karşısındaki bedenin ölümünü izlemek istiyordu sadece. Ceketinin cebindeki küçük iksir şişesini çıkarttığında, parmakları bir kez daha adamın yakasına yapışmıştı. Küçük şişenin tıpasını sağ elinin baş parmağı ile ileriye iterek açtığında, neler olduğunu anlamayan adamın ağzının içine boşalttı çoğunu. Sonrasında hızlıca şişeyi atıp adamın ağzına boza edilen asidin  onda ne gibi bir tesiri bıraktığını izlemeye koyuldu Wenzel. Yaşlı bedenin ağzındaki sıvı onun canını acıtarak, ona büyük bir ıstırap çektirdiğinde acı çığlıkları ile harmanlanmış öğürme sesleri yankılanıyordu ormanda. Asit adamın dilini eritip çenesini delip toprağa karışmıştı. Wenzel kahkahasını azat ettiğinde büyük meşe ağacındaki bütün kuşlar korkuyla kanat çırpıp ortalık kaybolmuştu. “Karo Papazın hikayesini bilir misin Pharell? Bildiğinden şüphem yok zira senin gibi kumara düşkün birisi bunu elbette bilir. Kaldı ki sana karo papaz lakabı takan çoğu kişi bu sonu sanki önceden görmüş gibilerdi ne dersin?” Adam kanlı ağzı ile ona ne demek istediğini anlamayan bir bakış attığında Wenzel elinde bir hançer tutuyordu. Önce maskesi arkasında hain bir tebessüm belirdi. Daha sonra masaya doğru tam adamın yaşlı kırışmış sağ eline doğru hızlıca indirdi hançeri. Birkaç kan damlası maskesini lekedi. Daha sonra ise sol elinin bilek tarafına indirdi hızlıca hançeri. Yaşlı adam ise sadece korkutucu bir sesle öğürmekle yetindi.

Londra – Golden Griffin Hotel
Gece Yarısı

Thames Nehrinin karanlık sularına bakan kiraladığı odanın cam kenarındaki koltukta oturuyordu Wenzel. Maskesini yanındaki ahşap sehpanın üzerine bırakmış ve gene masanın üzerindeki sigara paketinden bir dal sigara alıp iki dudağı arasına iliştirmişti. Çakmağın ateşi ile sigarasını buluşturduğunda, derin bir nefesi ciğerlerine boca etmiş ve zehirli dumanı öylece azat etmişti odanın karanlığına sonrasında. Yüzündeki hain gülümsemenin sebebi zihninde dolaşan görüntünün ta kendisiydi. El Paso Kasabı Pharell Allen isimli yaşlı bedeni büyük meşe ağacının altında açtığı çukura gömmüştü. Kestiği elleri mezarın tam orta yerine yerleştirip ölü parmakları sol alt tarafı biraz yanmış olan karo papaz kartına öylece dikmişti. Sigarasından ikinci nefesi ciğerlerine boca ettikten sonra, sessizlik ile kavrulan odaya azat etti bütün sözcükleri. “Kan tadında bir gonca filizlenir bugün ihtiyar meşenin eteklerinde, ve bir adam yatar doğa ananın göğsünde, kan ile sular meşe köklerini, bir ağıt duyulur uzaktan, bugün bir adam yatar meşe ağacının köklerine sarılıp, serçelerin şafak şarkılarında gezer elinde karo papazı ile, bir adam yatar güneşin ısıttığı kanla sulanmış toprağın altında vakit intikamın kızıl gölgesiyle sulanmış serçe şarkıları.”



RP SONU


Wenzel
Wenzel
Şair

Mesaj Sayısı : 4

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön


 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz