Sanctuary
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Mercury "Merc" Seifer

Aşağa gitmek

Mercury "Merc" Seifer Empty Mercury "Merc" Seifer

Mesaj tarafından Ethelinda C.tesi Ağus. 30, 2014 6:11 pm




"Müşterinin öldürüldüğünü duydum."
"Biliyorum."
"Bunun hakkında ne yapacaksın?"
"Vampirlerin yaşlanınca yok olmadığını bildiğini sanıyordum."

Ufak sayılabilecek bir odadaydılar. Kadife koltuklar, üzerlerinde haç olan camlar, cılız bir mum ışığı ve ortalarındaki masada duran bir satranç tahtasından başka zar zor betimleyecek şey vardı ama o kadar ayrıntıya girmeyeceğim. Çünkü ben de istemem ki bir Sevr vazosunu alıp tüm paragraf boyunca anlatayım, hele ki o vazonun hiçbir değeri yok ve mekan da az sonradan değişecekken. Bir Gogol olmayalım, lütfen, o adam bana okurken kanser verebilirdi. Ama konuya ve mekana dönecek olursak, dört taş duvar arasındaki iki kişiden bahsediyorduk, konuşan ve satranç oynayan. Bunlardan daha geniş yapılı olanın adı West, çok daha naif duranınki ise Mercury idi. Ancak bu manzaranın ironisi de tamamiyle değiştirilemez fiziksel yapılardan geliyordu. Merc'in feminen yapısı ve neredeyse çiziksiz bedeni, çok daha fazla şiddete tanıklık etmişti şimdiye kadar. Bunların hiçbiri ise kendi emirleri altında gerçekleşmemişti. Öyle ki Mercury, hayat kavramına karşı benzer ırklardan çok daha saygılıydı. Ethelinda yahut West gibi, güçlü olmak adına çabasını ya da cinayetini göremezdiniz. O, kendi doğasını reddederdi. Ancak bu demek değildi ki zırhı daha önce hiç delinmemiş ya da prensipleri vardı. Hayır, Mercury için yaşam ve ölüm oyunu onun işiydi. Bir kuryeydi, bir elçiydi ve işi için gerektiğinde, yeraltı tanrısının sağ koluydu. Babasının zoruyla başladığı mesleği, o kadar kısa sürede iğrençleşmişti ki. Bir mektup ilet, bir tılsım, bana onun hala takılı olan yüzüğünü getir. Başlarda reddetmişti ya da reddetmeye çalışmıştı ancak o, yine de kanı arzulayan bir yaratıktan ötürü değildi ve eğer istediğini en masumane şekilde elde etmenin sorumluluğu buysa elbette altından kalkabilirdi. Ya da sadece o öyle düşünmüştü. Bu, varisleri beşiklerinde öldürmeden, insanların büyüyle çıldırdığını görmeden önceydi, her şey daha da kana bulanmadan. Kendi prensipleriyle oluşturduğu duvarı, gördükleriyle parçalanmaya başladı yavaşça ve insanlığından belki de o kadar az kaldı ki. Bunu düzeltmeye çalıştı, anlaşmalar yaptı, ayın güzelliğini geride bıraktı ancak o duvarı tekrardan asla inşa edemedi. Şimdi kendisi bile şaşırmalıydı aslında ne kadar da kolay kararlar aldığına, öyle ki, midesini kaldıran durumlar o kadar nadirleşmişti ki. Yıllar önce olmak istemediği erkek, şimdi ta kendisi haline gelmişti.

Az önce bahsini ettikleri durumun da farklı olduğunu söylemem size. Bazen, her bir cesedi görünce ya da duyunca bile kendi sırasının ne zaman olduğunu sorgulardı. Ne zaman olmasını istiyorsun, Merc? Genç adam, yutkundu. Her şeyin kendi avcunun içinde olduğunu biliyordu, isterse buna bir son verebileceğini. Ama o zaman risk alıyor olmazdı, sıkıcı olurdu. Bir başka beden olurdu, kimliği belirsiz, özel kandan gelen. Öldürülebileceği ihtimali aklının ucundan dahi geçmezdi onun. Ancak öyle ki, işinin sağladığı gözlemler, tehlikenin yaklaştığı yönündeydi. Basit bir kan tacirliği işinin nasıl bu kadar savurulduğunu bilmiyordu hala. Öldürüldü, demişlerdi, bir isim vermişlerdi ona. Detaysız, kimliksiz. Ancak 'bir kontrakt, ölümden sonra sadece aktarıılr, feshedilmez' kuralına göre, takip etmesi zorunlu olan bir işaretti bu sadece.
Naif olan, şahını devirdi ve saate karşın, gereken işi yapması gerektiğini söyleyip odadan ayrıldı. Diğeri, zaten onu anlardı.

**

Cebindeki küçük ve buruşmuş kağıtta yazan ismi buldu. Amerika'daysanız ve birini bulmak istiyorduysanız zaten sadece doğru soruları sormanız yeterlidir. Kızı, sadece çok kısa bir süre için takip etmesi gerekmişti. Onu öldürecek miydi? Yapabilirdi, o kadar kolay bir yöntem olurdu ve kontraktın feshi anlamına gelirdi ki, onun için eğlenceli bile olmazdı. Merc'in aradığı şeylerden en önemlisiydi ruhunu hoş tutmanın bir yoluydu ya, bu bazen kendi içgüdüleriyle çelişiyordu. Belki de kız, saldırıya uğradığında hareket etmesinin sebebi buydu. Bencildi. Pekâlâ olduğu gibi bırakabilir ya da daha profesyönel bir hareketle konuyu ele alabilirdi. Yapmadı. Merc, sanıldığı kadar da kompleks bir adam olmayabilirdi ya sonunda, ilgi çekici tek şeyi, içgüdülerine kendi söz geçirebilmesiydi. Mercury'nin her daim seçimleri vardı. Kız, ikinci seferinde de düştüğünde yaptığı seçim gibi. Bir vampirle hesaplaşmanın, buna değeceğini düşünmesi gibi. Her ne kadar içinden bunun boşa kürek çekmek olduğunu söylese dahi, kıpırdadı. İçindeki o ses, yapmaması gerektiğini söyledi tekrardan. O, tehlikeli dedi. Ama gelin görün ki Merc, kendisini bile dinlemeyecek kadar dik kafalı. Biri bunu okuyup sonra kalkıp diyecek bu karakterin iyi bir yanı yok diye, iddia ediyorum. Ama var. Ben seviyorum Merkür'ü. Hoş, zaten ben yarattım, biliyorum da, siz anlayın işte. Üzümünü ye, bağını sorma hesabı.

Kendisine göre yavaş sayılabilecek adımlarla yaklaştığında, sesler daha belirginleşti. -anlatım bozukluğudur bu, ben yaptım siz yapmayın- Cümleler seçili hale geldi ve siluetler iyice belirginleşti. Avına saldırmaya hazırlanan yaratık, kurbanı ve havada asılı kalan sorular... Bu sahneyi tanıyordu, oyuncularını da ancak sadece ismen. Fark eder miydi? Adama, adıyla seslendi, emrivâki bir sesle. Dikkati dağılan, ona şaşkın gözlerle bakarken Merc sadece birkaç saniyeliğine birbirlerini kıyasladı. Eğer onu yolundan çekmek istese yapabilir miydi? Muhtemelen. Hayır. Bilmiyordu. "Tanrı aşkına, burada değil." Burada değil, şimdi değil. Merc istediğini alınca, belki. Kendisinden belirgin açıda daha yaşlı duranın gözleri irileşti, duyduklarına inanamıyormuş gibi. Muhtemelen de öyleydi ya. "O'nu öldürdü. Aptal kuralların umurumda değil, o'nun bedeni, intikamı hakediyor." Mercury'nin gözleri sadece bir anlığına kıza kaydı. Tam karşılarında duran şey, kontrolden çıkmış bir avcıdan mı ibaretti? Bir de bunla mı uğraşacaktı? Ne güzeldi, ne güzel olsundu. Hadi bakalım. "Ben hallederim." Sözleri yeterli olmadı. Onu tanıyan herkes, halletmeyeceğini bilirdi zaten. Bu kadar uysal biri, kalkıp da kendi isteğiyle böyle bir olaya mı karışacaktı? Zaten yaratığın da tekrardan saldırıya geçmesi bu yüzdendi. Eğer Merc onu durdurmakta daha da yavaş olmuş olsaydı, bir cinayete tanıklık edecek olması da bundandı. Ama bu sefer, yerde olan insanüstü varlık olmuştu, kendisinden nefret eden de. Merc, bundan gurur duymadı, sevinç de.

Merc'ten gelen tehditlere cevap vererek, istediği vahşeti alacağını da özellikle belirterek kaybolan yaratığı izledi okyanus mavisi gözleri. Ardından, doğrulan kıza yöneldi. "Öldürdüklerinden birinin müşterim olduğunun farkında mısın sen?" Bu RP gerektiğinden fazla uzamıştı. İftar vaktiydi üstelik. Ben burada kesiyorum. Acıktım.
Ethelinda
Ethelinda
Hikmet'in Aşiftesi-

Vazife : Kurtadam
Mesaj Sayısı : 31

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön


 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz